DOLAR %
EURO %
ALTIN
BITCOIN 4791926-0.0812%
Trabzon
29°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan AKP ve MHP’ye ‘terörsüz Türkiye’ çağrısı: Süreci millete sorun

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan AKP ve MHP’ye ‘terörsüz Türkiye’ çağrısı: Süreci millete sorun

ABONE OL
14 Temmuz 2025 11:34
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan AKP ve MHP’ye ‘terörsüz Türkiye’ çağrısı: Süreci millete sorun
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

– Irak’ın kuzeyinde 12 şehidimiz var, ihmal sonucu olduğu konuşulan olayı duyduğunuzda ne düşündünüz?

Yolda yürürken insanın başına tuğla düşüp hayatını kaybetmesiyle, 12 askerin bir mağarada metan gazıyla zehirlenip şehit olması aynı oranda ihtimale sahip. Dolayısıyla burada sabotaj veya ihmal ihtimallerinden birisi büyük oranda görünüyor. Bu ihtimallerin araştırılması lazım.

– Sabotaj dediniz…

Geçmişte PKK’nın bu tip bir eylemi çok görülmemiş ama örnek veriyorum Irak’ta DAEŞ’in, gaz soluma yöntemiyle mağaralarda sabotaj yaptığı kayıtlara geçmiş. Dolayısıyla terör örgütlerinin çok kullandığı bir yöntem olmamakla birlikte “hiç yok” diyebileceğimiz bir ihtimal değil gibi görünüyor. Bunun yanı sıra metan gazını biraz araştırdığımda şunu görüyorum; eğer bir mağara hava sirkülasyonuna açık bir yerdeyse aynı anda birden çok insanın zehirlenip ölme ihtimali düşüyor. Uzun süre metan gazına maruz kalmış bir ortamda yoğunlaşmış gazın olmuş olma ihtimali ancak böyle bir sonuca evrilebiliyor. TSK bu noktada çok tecrübeli. Bütün mağara taramalarında öncelikle dedektörlerle arama, gaz/ısı tespiti yapılıyor, ondan sonra teçhizatlı kıyafetlerle giriş oluyor. Bunlar TSK’nın normal prosedürlerinde mevcut. Ama burada prosedürler uygulandı mı uygulanmadı mı büyük bir soru işareti. Bütün ihtimallerin değerlendirilmesi varsa ihmal sorumluların cezalandırılması, sabotaj varsa sabotajı yapan, örgüt veya örgütlerin bir şekilde ortaya konulması şart.

– Bir yandan da ikinci çözüm süreci başladı. MHP lideri Bahçeli “Terörsüz Türkiye devlet politikasıdır” dedi. Silah bırakma merasimi gerçekleşti. Bitecek mi terör?

Barış, hepimizin isteği. Ama “Kiminle barışacağız?” sorusu devreye giriyor. Normalde bir ülkede terör varsa ve bu terör bitiyorsa o ülkenin borsasında yukarıya doğru hareketlenme olur, ülkenin para birimi değer kazanmaya başlar. Terörün olduğu bölgedeki tarım ürünleri ucuzlar. 22 Ekim’den beri bir süreç yürüyor ama Türk ekonomisine olumlu hiçbir yansıması yok.

– O zaman ne anlama geliyor?

İki ihtimal karşımıza çıkarıyor: Ya uluslararası kamuoyu terörün biteceğine inanmıyor ya da zaten terör yok. Benim bakış açım şu: Türkiye’de bizim kavga ettiğimiz yurttaşımız yok, hiçbir zaman olmadı. Manipüle edilebilen veya bir şekilde zorlanarak, terör faaliyetlerine itilen insanlar olmuş olabilir. Bu ayrı bir konu. Türkiye’de bir etnik grup, diğer bir etnik grupla veya mezheple kavgalı değil. Ama bir kavga varmış gibi ortaya konuluyor ve bu kavganın çözüm adresi olarak terörist başı gösteriliyor ki bir kavga varsa adres terörist başı olamaz. Türkiye’de herhangi bir durumdan rahatsız olan vatandaşımız varsa, biz o sorunu vatandaşımızla birebir çözmeliyiz.

– “Kürt sorunu” diye adı konuldu…

80’lerde Apo denen terörist başı, Güneydoğu’yu gezerek herkese “Kürt sorunu var” dedi ama vatandaşımız kabul etmedi. Yıllar geçti Apo’ya “bebek katili” dendi. Kimin bebeğini öldürdü? Kürt vatandaşlarımızın bebeğini öldürdü. Güneydoğu’da terör eylemi yaptı. Dolayısıyla ortaya sorunu koyan Apo ve PKK oldu. Yıllar geçti Apo’nun başta tutmayan söylemi 90’larda bir kanaat haline dönüştü.

– Adres olarak Meclis de gösteriliyor, komisyon kurulması planlanıyor…

Meclis komisyonuyla ilgili çok net bir şey söyleyeceğim: Hiçbir şeyin danışılmadığı bir Meclis’e Terörsüz Türkiye niye danışılıyor? Türk milletinin sorması gereken soru bu.

– Bu soruya sizin yanıtınız nedir?

Yetkilerini alıp Meclis’i işlevsizleştiren, Meclis’e hiçbir şey sormayan siyasi bakış açısının, terörsüz Türkiye için Meclis’te komisyon kurması, “cambaza bak” oyunudur. Milleti de bu sürece dahil edip tüm sorumluluğu millete mal etmektir. Siyasi küçük bir grubun aldığı karar, Türk milletinin topyekün kabul ettiği ve savunduğu bir tez haline getirilmek isteniyor. Madem milletin onayını almak istiyorlar referandum yapsınlar. Ama yapamazlar, çünkü millet bunu istemiyor, bu nedenle Meclis’te bir grup siyasiyle bunu çözmeye çalışıyorlar.

– Bir yandan da yeni anayasadan söz ediliyor. Birbirleriyle bağlantısı var mı sizce?

Mevcut anayasanın neresi antidemokratik, anlamış değilim, bizi kısıtlayan herhangi bir durum yok, tersine uygulanmamasından kaynaklı sıkıntılarımız var.

– Nedir beklenti peki?

Çok büyük beklentiler var ama Türkiye’de anayasa tartışmaları hep büyük başlar. Sonunda iktidarın istediği bir iki madde değişikliğiyle geçiştirilir. Bence çok büyük sözler söylenip sayın cumhurbaşkanının tekrar seçilebilmesini anayasal zemine oturtma mücadelesi diye düşünüyorum.

– Vatandaşlık tanımı ve dille ilgili maddelerde değişiklik olur mu?

Sanmıyorum. Çünkü milletin bunu kabullenebileceği ihtimalini vermiyorum. Dolayısıyla olayı büyütüp küçük bir madde değişikliğiyle iktidarın devamını sağlamak için bir süreç olarak görülebilir.

Terörsüz Türkiye sürecini, anayasadaki değişiklik desteğini almak ve önümüzdeki seçimlerde kazanmak için bir hamle olarak görmek mümkün.

– İstediği değişiklikler olmazsa DEM Parti destek verir mi?

Şayet anayasa değişikliği olursa DEM Parti’nin istediği değişikliklerin anayasaya gireceğine ihtimal vermiyorum. Onların istediği değişiklikler kanunlar, yürütmelikler ve uygulamalarla sınırlı kalacak. En azından şu anki etap böyle.

– Bir dahaki etap ne olabilir?

Terörist başının açıklamasında “mücadelenin bir evresinin kazanıldığı” yönünde ifadesi var. Terörsüz Türkiye deniyor ama söz ettiğimiz teröristler bölücü, yani bir idealleri var. Niyet bölünme olduğu sürece bunun silahlı veya silahsız yapılmasının önemi yok. Şu anda bölünme propagandasının şehirde, kahvelerde, sokakta meşru bir şekilde yapılabilmesinin önü açılıyor.

‘İKTİDAR BELEDİYELERİNDE HİÇ Mİ YOLSUZLUK YOK’

– Siz hukukçusunuz. Kamuoyuna yansıyan ifade ve iddianamelere baktığınızda muhalif belediyelere yönelik operasyonlara ilişkin hukuki değerlendirmeniz nedir?

Burada hukuki gözlemin hiçbir önemi yok. Çünkü ortada hukuki bir süreç yok. Yargının bağımsız olmadığı bir ortamda hukuki değerlendirme yapmanın kıymeti harbiyesi kalmıyor. Öte yandan HSK’nın 13 üyesi var. Biri Adalet Bakanı, diğeri yardımcısı. Kalıyor 11. Bunların dördünü sayın cumhurbaşkanı atıyor. Kalan yedi kişi de Meclis’ten salt çoğunlukla seçiliyor. Yani HSK üyelerinin tamamını iktidar belirliyor. Bütün yargılamaların ve soruşturmaların ana muhalefet partisinin belediye başkanları üzerinden yürüdüğü bir ortamda hukukun bağımsızlığından nasıl bahsedebiliriz? İktidar belediyelerinde hiç mi yolsuzluk olmamış?

– Ankara, İstanbul dahil görevden aldıkları belediye başkanları var…

Kendileri görevden aldılar. Ama en can alıcı, rahatsız edici nokta tutuklama tedbirinin uygulanması. Hukukta tutuklama tedbiri iki şekilde var. Bir; kuvvetli suç şüphesi ki bu şu anda masumiyet karinesini ihlal eder biçimde uygulanıyor. İki; kuvvetli kaçma şüphesi. Dikkatinizi çekerim “şüphesi” diyor, “ihtimal”i değil. Birinin kaçma ihtimalini engellemek için tutuklama veya adli kontrol uygulayamazsınız. Kaçacağına dair somut şüphelerin ortaya çıktığı durumda uygulayabilirsiniz.

– Somut şüphe ne olur?

Pasaport çıkarmıştır, yurt dışındaki amcasının oğlunu arayıp “Ben geliyorum, yerimi hazırla” demiştir. Bu ve benzer somut delil yoksa kişinin hürriyeti kısıtlanmış olur. Bu tutuklamalar benim okuduğum hukuk fakültesinde anlatılan hukukta yeri olmayan uygulamalar.

‘EKONOMİK TABLOYA İTİRAZ SINIRLI’

– Amaç nedir sizce?

Emekli, işçi, memur, iş adamı, vatandaş, öğrenci, öğretmen mutsuz. Herkes mağdur olduğu için bunun sorumlusu siyasi iktidar. Mutsuzlar ordusu, bu iktidara yerel seçimlerde mesajını verdi, “Böyle gittiği müddetçe seni orada tutmayız. Kusura bakma. Çünkü aç kalıyoruz” dedi. Şimdi bu mesajı alan iktidar baktı ki, ekonomiyi düzeltemiyor, üretim yok, para yok. Baskı başladı. Böyle davrandıkları için mi ekonomi kötü? Bu yanlış değil. Ama ekonomi kötü olduğu için de insanların konuşamaz, itiraz edemez hale gelmesi hedefleniyor olabilir. Her geçen gün kötüye giden ekonomik tabloda itirazlar çok sınırlı. Yani iktidar amacına ulaşmış. Bir yandan da “Biz önce cezalandıralım, sonra bakarız” diyorlar. Sayın Ümit Özdağ 5 aydan fazla içeride yattı. 5 ay haksız yere yatmış olmasın diye o suçlamaya ceza verildi.

‘TRT YAYINI İKTİDARI SINIFTA BIRAKIR’

– MHP lideri Bahçeli de Cumhurbaşkanı Erdoğan da duruşmaların TRT’den yayınlanmasına yeşil ışık yaktı. Mümkün görüyor musunuz?

Mümkün mü, mümkün. Olur mu, bence olmaz. Çünkü o yargılamalar ekranda yayınlanırsa, iktidar tarafı sınıfta kalır. Buna müsaade edeceklerini zannetmiyorum. Çünkü ben sayın Özdağ’ın duruşmalarına katıldım. İnsanın içi cız ediyor, “Bu yapılamaz” deniyor. Beylikdüzü Belediye Başkanı sayın Murat Çalık, kanser hastası. Çalık’a yapılan zulümdür, kabul etmek mümkün değil. İnsanlığımız buna müsaade etmemeli. Grip olsanız doktor “Beş gün evde yat” diyor. Ama bir kanser hastası ameliyatından sonra cezaevine gönderiliyor. Bu artık mantığın ortadan kalktığı bir nokta. İnşallah bu uygulamalardan bir an önce dönerler.

– Sizin de Bekir Bozdağ ile ilgili ve cumhurbaşkanına hakaretten açılmış davalarınız var. Hukuki durum nedir şu an?

Bekir Bozdağ 15 Temmuz’dan sonra görevden alınmıştı. Tekrar göreve geldiğinde ben de “FETÖ’cü idiyse niye iade ettiniz, yok değildi ise niye görevden aldınız” diye sormuştum, beraat ettim. Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla açılan dava ise sürüyor. Yurt dışı çıkış yasağı var. Siyaset yapma hürriyetim kısıtlanmış durumda. Ailemi memlekete gönderdim. Ben onlarla gidemedim, yedi ay oldu hala imza atıyorum.

‘DOKUNULMAZLIĞI OLMAYANLAR SİYASETİN ZAYIF HALKASI’

– Yaşanan bu sürecin bir parti genel başkanı olarak size yansıması nasıl oluyor, söylemlerinizi kısıtlıyor ya da sınırlamak zorunda kalıyor musunuz?

İnandığım her şeyi bugüne kadar hep söyledim ve bundan sonra da söyleyeceğim. Ama doğal olarak kelimeleri seçerken gayret ediyorsunuz. Çünkü çok alıngan bir yönetim var. Yani her şeye hakaret veya tehdit denebilir. Dolayısıyla bu süreç kelimelerinizi daha titiz seçmenize neden oluyor. Bence dokunulmazlığı olmayan tüm siyasetçilerde bu vardır. Biz dokunulmazlığımız olmadığı için siyasetin en zayıf halkasıyız ama aynı mücadeleyi veriyoruz. Bu süreç er ya da geç bitecek. Çünkü Türk milleti baskıya bir yere kadar eyvallah edebilecek bir millet.

– CHP lideri Özel 2 Kasım için seçim çağrısı yaptı, erken seçim olmalı mı, ne öngörüyorsunuz?

Erken seçim Türkiye’nin ihtiyacı. Sandık milletin önüne gelmeli. Bu ekonomik tabloyu millet kaldıramıyor. Mevcut iktidarın bu ekonomik tabloyu değiştirebileceğine dair hiçbir umut yok. O nedenle erken seçim olmalı ama “olur mu” sorusunun cevabı farklı. Sayın cumhurbaşkanının 2028’e kadar ülke yönetme hakkı var. Kazanabileceği bir seçim değilse niye erkenden seçim yapsın? Süresini sonuna kadar kullanmayı hedefleyecektir.

– 2023’te CHP lehine seçimden çekilmiştiniz, sizin bir dahaki seçim için hedefiniz nedir?

Biz Bağımsız Türkiye Partisi olarak, her daim seçime hazırız. Oy oranlarımız şu ana kadar istediğimiz düzeyde karşımıza çıkmadı. Ama önümüzdeki ilk genel seçim, benim de ilk seçimim olacak. Dolayısıyla geçmişteki oy oranlarını kendime referans olarak almıyor ve kabul etmiyorum. Önümüzdeki ilk seçimde yarışacağız ve Bağımsız Türkiye Partisi’nin ne kadar büyük bir teşkilat gücü olduğunu Türkiye’ye göstereceğiz.

– Bir ittifakta yer alacak mısınız?

Türkiye’nin bağımsızlığı, laik, demokratik bir hukuk devleti olması zemininde birleşen ittifaklara elbette ki açığız. Bunu bütün kamuoyu bilmelidir ki Bağımsız Türkiye Partisi’nin içinde olamadığı ittifakların tamamındaki olmayış nedeni ittifak taraflarıdır. Bağımsız Türkiye Partisi bugüne kadar hep fedakarlık yapmıştır. Bunun son ispatı 2023 seçimleriydi ve bundan sonra da fedakarlığa her zaman hazırız. Ama altını çizmek istiyorum: Bir ittifakta olmadıysak bunun sebebi biz değiliz. O ittifakın kendisidir. Dolayısıyla seçmen eğer güzel bir Türkiye hayali kuruyor ve bu hayalde Bağımsız Türkiye Partisi’ne bir anlam yüklüyorsa, o ittifak taraflarını Bağımsız Türkiye Partisi’yle de birlikte yürümeye zorlamalıdır.

‘40’I DOLDURUNCA CUMHURBAŞKANI ADAYIYIM’

– Sizi cumhurbaşkanı adayı olarak görecek miyiz?

Evet şu an için önümdeki tek engel yaş. 40 yaşımı iple çekiyorum. 40 yaşını doldurur doldurmaz aday olacağım.

‘ONLARI CUMA’DA HİÇ GÖRMEDİM’

– Sığınmacıların ilk gelişlerinden itibaren “din kardeşlerimiz” vurgusu yapıldı. Sizin partinizde dindarlık da öne çıkan unsurlardan. Nedir sığınmacı meselesine bakışınız?

“Din kardeşimiz” deniyor ama ben sığınmacıları Cuma namazında hiç görmedim. Sahillerde nargile içerken, ellerinde telefonla sağı solu çekerken gördüm. Bu söylem, baştan beri altı boş bir söylemdi. İçlerinde vatandaşlık alanlar var. Türkiye’de doğmamış, eğitim almamış, bu kültürle büyümemiş, başka milletleri, aidiyetleri olanlara vatandaşlık vermek… Yarın bunlar seçme ve seçilme imkanına sahip olacak. Kim seçecek, kimi seçecek, seçilen ne yapacak… Elimizde adeta bir bomba duruyor gibi. “Güvenli dönüş” çok söylendi. Şu anda rafa kaldırılmış görünüyor. Ama bir an önce herkesin evine gidip kendi evinde huzurlu yaşaması lazım.

PORTRE

1991’de Trabzon’da doğdu. İlk ve ortaokulu Trabzon’da, liseyi İstanbul’da okudu. İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2014 yılında mezun oldu. Siyasete Bağımsız Türkiye Partisi’nin gençlik kollarında başladı. Sırasıyla İstanbul İl Başkan Yardımcılığı, MYK üyeliği, Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Baş, 18 Ekim 2020’de yapılan 5. Olağanüstü Büyük Kongre’de Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı seçildi.


En az 10 karakter gerekli





HIZLI YORUM YAP